Bugün meydan okumanın son günüydü. Birkaç gün fire versem de tamamlayabildiğim için mutluyum.
Sanal alem koca bir okyanus diyoruz ya, öyle hakikaten. Bu iki haftada aynı sorunun farklı zihinlerdeki yansımalarını okuduk. İnsanların bakış açılarının yaşlarına, bulundukları yere, ruh hallerine göre nasıl da değişebileceğini gözlemledik.
Yazı konusunda pek istikrarlı olmadığım aşikar ama ben ısrarla yazmaya, en azından şu iki haftada süreklilik göstermeye gayret ettim. Çünkü bu karantina günlerini, 28 yaşımı ve şu anki ruh halimi anımsayabilmem için tarihe minik de olsa bir not düşmüş olacaktım.
İnsan huzuru ancak kendi içinde bulursa gerçek manada huzurlu olabiliyor. Mutluluk ve huzur verdiğini düşündüğümüz bazı dış etkenler insanı bir süre oyalamaktan öteye gidemiyor. Sinirli, memnuniyetsiz, huzursuz halimi buna bağlıyorum. Dünyevi zevk olarak bana sunulan şeyler daha çok olsaydı daha mı huzurlu olacaktım?Sanmıyorum. O yüzden bunların eksikliğinden dolayı huzursuz hissetme sanrısından kurtulmalıyım.
Her şey bir iki gün içinde oldu. Birden hastalık çıktı, birden okullar kapandı, birdenbire eve döndüm. Galiba bir şeylerin bu kadar hızlı ve meçhul olması beni tedirgin etti. En sevdiğim şeydir evde durmak, benim sığınağımdır ev. Yaz tatilinde de şu anki durumumdan çok farklı bir hal içinde olmazdım zaten, bu bile ne kadar boş, bomboş bir hayatım olduğunu fark ettiriyor. Ama o uzun, sıcak ve boş yaz vakitlerinde kendi içime gömülmüşken ölümü, birilerini kaybetme ihtimalini bu denli çok düşünmüyordum sanırım. Belirsiz olan sadece kendi geleceğimdi, şimdi ise önümde belirsiz, yönünü şaşırmış kocaman bir gezegen var.
Uzun, bomboş bir zaman dilimi, ne çok şey yapılır değil mi? Bir şeyler yapmak için uğraşıyorum ama onlara bile yetişemiyorum, ne garip... Bu his umarım sadece bende yoktur. Allah'ın bize düşünmek, üretmek, fark etmek için, belki de sadece kendisinin bildiği farklı gayeler için verdiği bu vakti boş geçirmemek zorundaymışım, boş geçirirsem kendime hesap veremeyecekmişim gibi bir his... Bu his bile beni öyle bunaltıyor ki tarif etmem mümkün değil. Bazen hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden, elimde değil, sadece yağmuru izlemek geliyor.
Bugün buraya yağmur yağdı, ayın son günü, usul usul çiseleyen bir nisan yağmuru... İçimi biraz olsun ferahlattı. Sizin oralara yağdı mı bilmiyorum ama yeni gelen ay, mayıs, ruhumuza da aynı bu yağmur taneleri gibi iyi gelsin. Ruhumuz arınsın, çiçeklensin. Bu günleri kötü bir rüyaymış gibi anımsayalım. Bu iç döküşünü de...
Sevgiyle kalın.
♡