1 Mayıs 2020 Cuma

MACERANIN SONU

Bugün meydan okumanın son günüydü. Birkaç gün fire versem de tamamlayabildiğim için mutluyum.

Sanal alem koca bir okyanus diyoruz ya, öyle hakikaten. Bu iki haftada aynı sorunun farklı zihinlerdeki yansımalarını okuduk. İnsanların bakış açılarının yaşlarına, bulundukları yere, ruh hallerine göre nasıl da değişebileceğini gözlemledik.

Yazı konusunda pek istikrarlı olmadığım aşikar ama ben ısrarla yazmaya, en azından şu iki haftada süreklilik göstermeye gayret ettim. Çünkü bu karantina günlerini, 28 yaşımı ve şu anki ruh halimi anımsayabilmem için tarihe minik de olsa bir not düşmüş olacaktım.

İnsan huzuru ancak kendi içinde bulursa gerçek manada huzurlu olabiliyor. Mutluluk ve huzur verdiğini düşündüğümüz bazı dış etkenler insanı bir süre oyalamaktan öteye gidemiyor. Sinirli, memnuniyetsiz, huzursuz halimi buna bağlıyorum.  Dünyevi zevk olarak bana sunulan şeyler daha çok olsaydı daha mı huzurlu olacaktım?Sanmıyorum. O yüzden bunların eksikliğinden dolayı huzursuz hissetme sanrısından kurtulmalıyım.

Her şey bir iki gün içinde oldu. Birden hastalık çıktı, birden okullar kapandı, birdenbire eve döndüm. Galiba bir şeylerin bu kadar hızlı ve meçhul olması beni tedirgin etti. En sevdiğim şeydir evde durmak, benim sığınağımdır ev. Yaz tatilinde de şu anki durumumdan çok farklı bir hal içinde olmazdım zaten, bu bile ne kadar boş, bomboş bir hayatım olduğunu fark ettiriyor. Ama o uzun, sıcak ve boş yaz vakitlerinde kendi içime gömülmüşken ölümü, birilerini kaybetme ihtimalini bu denli çok düşünmüyordum sanırım. Belirsiz olan sadece kendi geleceğimdi, şimdi  ise önümde belirsiz, yönünü şaşırmış kocaman bir gezegen var.

Uzun, bomboş bir zaman dilimi, ne çok şey yapılır değil mi? Bir şeyler yapmak için uğraşıyorum ama onlara bile yetişemiyorum, ne garip... Bu his umarım sadece bende yoktur. Allah'ın bize düşünmek, üretmek, fark etmek için, belki de sadece kendisinin bildiği farklı gayeler için verdiği bu vakti boş geçirmemek zorundaymışım, boş geçirirsem kendime hesap veremeyecekmişim gibi bir his... Bu his bile beni öyle bunaltıyor ki tarif etmem mümkün değil. Bazen hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden, elimde değil, sadece yağmuru izlemek geliyor.

Bugün buraya yağmur yağdı, ayın son günü, usul usul çiseleyen bir nisan yağmuru... İçimi biraz  olsun ferahlattı. Sizin oralara yağdı mı bilmiyorum ama yeni gelen ay, mayıs, ruhumuza da aynı bu yağmur taneleri gibi iyi gelsin. Ruhumuz arınsın,  çiçeklensin. Bu günleri kötü bir rüyaymış gibi anımsayalım. Bu iç döküşünü de...

Sevgiyle kalın.

27 Nisan 2020 Pazartesi

GÜNLERE GÖRE YEMEKLER (Meydan Okuma 12.Gün)



Meydan okumanın 12.günündeyiz. Sorumuz şu:

"Günleri bir yemeğe benzetseydin, haftanın günleri hangi yemekler olurdu? "

Pazartesi kabak çiçeği dolması olurdu. Belki pazartesiyi sevmek için bir sebep yaratmış olurduk. Haftaya neşeyle başlar, kabak çiçeği gibi açılırdık.

Salı kremalı patates olurdu. Hem yormaz, hem doyurur, hem de keyif verirdi.

Çarşamba, haftanın ortası, biraz daha hafif geçsin. Zeytinyağlı börülce salatası olurdu. Yoğurtlu semizotu salatası da olabilir. İkisi de olsun.

Perşembeyi severim çünkü ertesi gün cumadır :)
O yüzden sevdiğim günü sevdiğim bir dostun tarifiyle taçlandıralım. Sütlü tarhana çorbası günü olsun bugün de.

Cuma, hem hafta sonu geliyor, hem de mübarek gün. Mutlu olalım. Her çocuğun sevdiği şeyi yetişkinler sevmez mi? Köfte patates!

Cumartesi, hiç hamur işi yemedik, tatilde mutlu olmak lazım. Ispanaklı gül böreği ve çikolatalı pasta günü olsun bugün.

Pazar, taze fasulye ve cacık, yeni haftaya taptaze başlayalım diye. 



26 Nisan 2020 Pazar

SOSYAL MEDYA (Meydan Okuma 11.Gün)


Meydan okumanın 11.günündeyiz. Bugünün konusu şu:

"Sosyal medyanın 3 iyi 3 kötü özelliği hakkında konuşalım mı bugün?

Sanal dünya koca bir okyanus. Bin türlü bilgi, binbir çeşit insan var.  Yanlış bilgiler kolayca yayılabiliyor, insanlar kendilerini olduğu gibi tanıtmayabiliyor. Yani güven duygusunu zedeleyen bir mecra.  

Bunun dışında sosyal medya insanları gizil yollarla bir şeylere mecbur eden, bunları yapmadığında kendini başarısız ya da mutsuz zannetmesine yol açan bir oluşum. Bu yüzden bu sanrıya kapılmayacak insanların sosyal medyada yer alması önemli. Kendine bu açıdan güvenmeyenler biraz mesafeli durmalı diye düşünüyorum. 

Sosyal medyada paylaşacaklarınız elbette sizin elinizdedir ancak bu paylaşımların sınırını çizememek mahremiyetin kaybı açısından bence büyük bir sorun yaratıyor.

Güzel yanları da var elbette. En önemlisi güzel insanlarla tanışmak. Belki günlük hayatta yanıbaşınızda asla  göremeyeceğiniz, tanışma imkanınızın hiçbir zaman olamayacağı insanlarla tanışmak hatta dostluk kurmak. Bence en güzel yönü bu.

Sosyal medya, iletişimi koparmamak adına da güzel bir oluşum. 

Güncel olaylardan haberdar olmak için de biçilmiş bir kaftan.

Önemli olan her şeyde olduğu gibi bunda da dozu iyi ayarlamaktan geçiyor. 




25 Nisan 2020 Cumartesi

FİLM MÜZİKLERİ (Meydan Okuma 10. Gün)


Meydan okumanın onuncu gününe geldik. Sorumuz şu:

"Bugün bir şarkı listesi yapalım. En sevdiğin film müziklerinden oluşan bir liste şahane olur. "

Bazı filmler içerik olarak çok güzeldir, bazılarının içeriğini ya da konuyu anlatış biçimini çok sevemeyiz, sadece müziğini severiz. Bazen ise ikisi birden olur. O zaman film bize iki kat zevk verir.

Sevdiğim çok fazla şarkı var ama film müziği diyince bir düşünmedim değil. Dizi müzikleri de kabul edilir diye umuyorum çünkü benimkilerin bazıları öyle olacak.

Seçtiklerim şunlar:

1.Çalıkuşu
1986 yapımı dizinin müzikleri Esin Engin'e ait ve muhteşem.




2.Seven Ne Yapmaz

Esin Engin'le devam edelim.Şarkısını filminden daha çok severim. Nasıl da nahif bir ses ve beste.




3.Hatırla Sevgili

Ne güzel bir diziydi. Müzikleri de çok kaliteliydi. Aralarından sevdiğim bir tanesini seçtim. Bir ara her gün bunu dinlerdim. Şarkıların acı hafifletici bir yönü yoktur halbuki.Aksine yaraları derinleştirirler. "Ah bu şarkıların gözü kör olsun."diye boşuna denmemiştir :)




4. Harry Potter ve Azkaban Tutsağı

Ah Harry Potter, ne çok severim. Buraya da filme ait neşeli bir şarkı bırakayım.




5.Heidi

Geçen gün Heidi'yi andık, müziğini de paylaşmasak olmaz.













SANDVİÇ (Meydan Okuma 9.Gün)

Meydan okumanın 9.gününün sorusu şu:

"Sandviç sevenlerden misin? Kendi uydurmuş olduğun efsane sandviç tarifini vermek ister misin?"

Sandviçi çok severim. Ama uydurmuş olduğum olduğum efsane bir sandviç tarifim yok. Kumru sandviçi çok severim, tulum peyniri ve domatesle. Tabii ki çay da olmazsa olmaz. Biberli sevmem, görselde biber de var ama ben pişmemiş biberi pek sevemiyorum.

Ama kumruyu ve tulum peyniri her zaman bulamıyordum. Onun yerine beyaz peynir ve domatesle ekmek arası sandviç yaptığım da çok olmuştur.

Dün 23 Nisan'dı, bugün de Ramazan...İki bayram bir arada. Kutlu olsun, umarım bir sonraki yıl daha coşkulu karşılamak nasip olur.

22 Nisan 2020 Çarşamba

ÇİZGİ FİLM KARAKTERİ (Meydan Okuma 8.Gün)


Meydan okumanın sekizinci günündeyiz. Bugünün sorusu şu:

"24 saatini bir çizgi film kahramanı ile geçirecek olsan bu hangi kahraman olurdu? Onunla neler yapmak isterdin ?"

Ben Heidi ile bir arada olmak isterdim. Onun bitmek bilmez enerjisi ile Alpler'in yeşil ve tertemiz doğasında koşmak isterdim. Peynir kızartıp  keçilerin taptaze sütünden içmeyi, özgürlüğü doyasıya yaşamayı umut ederdim.

Kendimi hep ev kuşu olarak tanımlardım ama sürekli evde olmak beni öyle yordu ki... Ben bile sıkıldıysam herkes sıkılmıştır. Keşke hep birlikte Heidi'nin yanına ışınlansak, koşsak koşsak, yıldızları izlerken yorgunluktan uyuyakalsak... 

GÜN BATIMI (Meydan Okuma 7.Gün)


Meydan okumanın yedinci günündeyiz. Sorumuz şu:

"Hangisini tercih edersin? Gün doğumu ya da gün batımı?"

Evimin en güzel yanı gün batımını net olarak görebileceğim bir konumda olmasıydı. Nerdeyse her gün pencereden gün batımını izlerdim. En sevdiğim şeylerden biri de uzakta tam olarak seçemediğim yerleri -miyopluğumun da  katkısıyla - deniz olarak hayal etmekti. Deniz manzarasını öyle çok severim ki...

Gün biterken insanı bir hüzün kaplar, yarının nasıl olacağını bilememenin hüznü...Eğer yalnızsan geceyi tek başına geçirmenin verdiği o buruk tat... Tüm bunlara rağmen o hüznün için bir merak, bir umut da vardır. Bugünün dökümünü ortaya sereriz; yanlışıyla doğrusuyla... Tefekkür ederiz. Yarının nasıl olacağına dair içimizdeki korkuyu bastıran bir ümit filizlenir. Belki de yarın hayatımızın en güzel günü olacaktır. Yaklaşan yaz tatilini düşünür, sıcak yaz akşamlarını sevdiklerimizle birlikte geçirme hayali bugünümüzü şenlendirir. Hep böyle olamayabiliriz, bazen gün batımına bakarken gözyaşlarımızı bastırmakta zorlanırız ama böyle zamanlarda umudun galip geleceğini asla unutmayız.

Gün doğumu da umut doludur ama telaşlıdır, yeni günün telaşı...O yüzden ben gün batımını daha çok severim.

MACERANIN SONU

Bugün meydan okumanın son günüydü. Birkaç gün fire versem de tamamlayabildiğim için mutluyum. Sanal alem koca bir ok...